Uygur mimarisi, 8. yüzyıldan itibaren yerleşik hayata ilk geçen Türk topluluğu olan Uygurların1 mimari tarihini ve günümüzde Uygurların yaşadıkları Sincan Uygur Özerk Bölgesi ve diğer bölgelerdeki özgün mimariyi kapsar.
Uygurlar, 744-840 yılları arasında Uygur Kağanlığı2 ve 843-1209 yılları arasında Karahoca Uygur Krallığı3 adıyla (genellikle) egemen olan iki devlet kurdular. "Yerleşik hayata geçen ilk Türk toplumu" unvanını taşıyan Uygurlar, mimari alanında önemli gelişmeler kat etti.4
Konar-göçer bir kavim olan Uygurlar'ın, Uygur Kağanlığı döneminde 762'de Maniheizm'i kabulü ile yerleşik yaşama geçmiş oldukları kabul edilir. Tarihte ilk Türk şehri sayılan Ordu-balık'ı (bugünkü Moğolistan'da) kurmuş ve başkent yapmışlardır. 840 yılında başkentlerini Kırgızlar'ın basması ile devletleri yıkılan ve yurtlarını terk etmek zorunda kalan Uygur boylarından bir kısmı batıda Altay Dağları'nı aşarak Beşbalık, Turfan taraflarında Kara Hoca Uygur Krallığı'nı kurdu. Kansu Uygurları ismiyle de bilinen5 bu boylar Tarım Havzası'nın öteki ucuna (Kaşgar'a kadar) yayıldılar şehirler kurdular.
Ordu-balık şehrinin de kurulması ile 8. yüzyıldan itibaren yerleşik yaşama geçişleri hızlanan; yüzyılın sonuna gelindiğinde ise Turfan, Koca, Karaşar şehirlerinde egemenliklerini kesinleştiren Uygurlar,6 şehircilik ve mimariye önem vermiştir. Arkeolojik kalıntılar ve metinlerden anlaşıldığına göre Uygurlar balık (Uygurca surlu şehir veya kale), ordu balık veya ordu-örgin (içinde hükümdar kalesi olan surlu şehir), kent (Sogdça şehir demektir; balıktan farkı açık değildir), uluş (köy), ködüş (hayır niyetine yapılan dini külliye), Burkan-orun (Budist tapınak), ediz-ev (kule tapınak), *stupa (*budist türbe), kalık (yüksek köşk) olarak adlandırdıkları yapılar ve yerleşimler inşa ettiler.7
Eski Uygur şehirleri iç kale, iç şehir ve dış mahallelerden oluşturulmuştur. Şehir planları kare, dikdörtgen veya sekizgen olarak tasarlanırlar. Şehir surları kerpiçten sıkıştırılıp sıvanarak inşa edilir ve 10–15 m yüksekliğinde olabilmektedir. Surların şehri koruyabilmek için çok sayıda burç ile desteklenmesi gerekmiştir. Hatta surların bazı cepheleri ikinci bir sur ile daha da güçlendirilmektedir. Sur duvarlarının haricindeyse yedi adede varan sayıda hendekler açılarak surlar ayrıca geçilmez hale getirilmiştir. Her sur duvarının orta noktasında kente giriş için birer kapı inşa edilir. Kentler birbirini kesen caddelerle dörde bölünmüştür.8
Uygurlar, 8. yüzyılda ilk adı Mubalik olan sonradan Ordu-Balık (diğer söylenişleriyle Karabalgasun, Karabalsagun ya da Karabalasagun, günümüzde Balasagun) olarak adlandırılan şehrin kurdular ve Uygur Kağanlığı'nın başkenti yaptılar. Ordu-Balık Türk şehirciliği ve mimari tarihi açısından özel bir öneme sahiptir. Bu şehrin kuruluşu, Uygurların yerleşik hayata geçişini hızlandırdı. Ordu-Balık'ı kurduran Bolmiş il İmiş Bilge Kagan (Kutlug Bilge Kül Kağan), tarihte şehir kurduran ilk Türk hükûmdar9 olarak kabul edilmiştir. Ordu-Balık ile ilgili bilgiler "Tamih İbn Bahr'ın Seyahatnamesi" yoluyla elde edilmiştir.
Türk el yazmalarında "Kara Hoca" olarak geçen Hoço, MS 1. yüzyılda kurulmuş bir Çin şehri idi.10 tarihi İpek Yolu üzerindeki vaha şehirlerden birisi olan ve günümüzde Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki Turfan şehrinin içinde bulunan Hoço, Uygurlara başkentlik etmiştir. Kareye yakın dörtgen planlı, surlarla çevrili bir yerleşimdir. Şehrin kareye yakın dikdörtgen planlı oluşu Budist inançlarından kaynaklanır.11 Kuzey-güney doğrultusundaki iki cadde ile doğu-batı doğrultusundaki cadde şehri boydan boya böler. Şehrin surlarının yetmişten fazla kulesi bulunur. Köşe kuleleri kuleleri kubbelidir ve birer pagoda mahiyetindedir.12 Surun dışı yedi kat hendekle çevrilidir. Şehrin dört yanda birer kapısı bulunur.
Kentin merkezinde etrafı yüksek duvarla çevrili Han Tura (Grünwedel, harabe E) denilen saray kısmı vardır. Kağan sarayı ve müştemilatını içeren bu bölümün içindeki odaların kubbeli tavanları, duvarları üç kat alçı ile sıvanmış ve renkli resimlerle süslenmiştir.
Saray duvarlarının dışında bir dini yapılar kuşağı bulunur ve o da ikinci bir duvarla çevrelenmiştir. Maniheist, Budist ve Nasturi-Hristiyan kiliselerinin ve manastırları bir aradadır. Günümüze kadar gelen Budist mağara tapınaklarının başlıcaları Bezeklik Mağaraları, Toyuk Mağaraları, Sengim Mağaraları, Çikan Gölü Mağaraları, Bai-hsi-he-er Mağaraları, Yar Gölü Mağaraları, Büyük ve Küçük Şeftali Vadisi Mağaraları'dır.13
Dini yapılar kuşağını çevreleyen duvar ile şehir surları arasındaki bölümde ise halkın yaşadığı konutlar, kervansaraylar ve mezarlar bulunur.14 Tarım alanları surların dışındadır.
Karahoca Uygur Krallığı'nın yazlık başkenti "beş şehir" anlamına gelen ve günümüzde kalıntıları Jimisar İlçesi'nin 12 kilometre kuzeyinde yer alan Beşbalık şehri idi. Aslında Beşbalık MÖ 3. yüzyılda15 bir Çin şehri idi. 10. yüzyıldan sonra bir ilim ve sanat merkezi haline geldi. 14. yüzyılda genel olarak Türk unsurların etkin olduğu Çağatay Hanlığının başkentliğini de yapan Beşbalık şehri, zamanla önemini kaybettikten sonra terkedilmiş ve sonrasında harabeye dönüşmüştür.
Uygurlar yerleşik hayata geçtiğinde, Maniheizm dinini de benimseyerek diğer Türk devletlerinden farklılaşmıştır. Bu da Uygurların yaşam tarzına yansımıştır. Maniheizmin etkisiyle öncelikle tapınak mimarisi gelişmiştir. Tapınaklarda genellikle bir iç avlu çevresinde düzenlenmiş yapılar kurulmuştur. Avlunun ortasında tapınağın adandığı kutsal kişinin heykel ve resimleri bulunur ve bu bölgeye kutsallık atfedilir. Bazı tapınaklar toprak üstüne taş, tuğla ve kerpiçle geniş avlularıyla ve üstü kubbe ve tonozla kaplanarak inşa edilirken, bazıları da kayaya oyulmuşlardır ve çatı olarak kırlangıç örtü tercih edilmiştir. Uygurlar, tapınaklarını süslemek için duvar resimlerini, kitapları süslemek için de minyatür sanatını kullanmışlardır. Uygur şehir kalıntılarında görülen 8. ve 9. yüzyıl Budist ve Maniheist duvar resimleri ile minyatürler Türk resminin bilinen en eski örnekleri olarak kabul edilirler. Bu resim ve minyatürlerde rahipler, vakıf yapanlar ve müzisyenler gibi önde gelen kişilerin tasvir edildiği gözlenmektedir.16
Stupa adı verilen Budist tapınaklar Uygur mimarisinin özgün eserlerindendir.17
840 sonrası göçlerinden sonra çadırlarda yaşamayı bırakıp modern şehirler kuran Uygurlar'ın inşa ettikleri evler, yarım metrelik kaidelerin üzerine oturtularak güneşte kurumuş balçıktan meydana gelen tuğlalardan yapılardı.18 Her bir ev aynı zamanda şehrin savunma hattının bir parçası olduğu için, bu evlerin önünde hendekler bulunurdu. Genellikle tek katlı bu yapılar yarım metreye yakın bir kaidenin üzerine oturur, girişinde birkaç basamak bulunur. Evlere iki kanatlı kapılardan girilir. Odaların her biri geniş bir sofaya açılır. Odaların iç düzeni tıpkı Anadolu Türk evinin odasını andırır. Odaların iç düzeni tıpkı Anadolu Türk evinin odasını andırır. Uygur evlerinin odalarında, yerlerde halı ve yerden yüksekliği 30 cm olan sedirler bulunmaktadır. Hem dekoratif, hem korunma amaçlı perdeler kullanılmıştır.19 Evlerde mutfak, kiler ve ahır da bulunur.
1777 yapımı Emin Hoca Camisi, Uygurların eski başkenti olup eski İpek Yolu üzerindeki yer alan Karahoca (Gaoçang) yakınında bulunur.20 1000 kişiyi içine alabilecek genişlikte olup hâlen ibadete açıktır.21
Dış duvarları güneşte kurutulmuş sarı tuğlalarla örülüdür ve daralıp biçimlenerek yükselen bir minaresi bulunur. Çok miktarda üzeri işlemeli tuğlalarla örülmüş, karışık, tekrarlanan, geometrik ve çiçekli desenli mozaik kalıplarla süslenmiştir.22
Caminin kendisinden ünlü Emin Minaresinin ayağı 10 metre çapında olup ve 44 metre yüksekliktedir. Bu yüksekliğiyle Çin'in en yüksek minaresi unvanına sahiptir.23 Caminin minaresi yerel sanatkârlar tarafından ve yerel malzemeler kullanılarak yapılmıştır. Yapı ağaç ve tuğladan, zarif, dairesel, gittikçe incelen bir İslami kubbeli, temelindeki çapı 14 metreden fazla olarak başlar, temelden yukarıya doğru incelerek tepesindeki 2,8 metre çapına iner.24 Minarenin içinde, içinden çıkılan, tepeye kadar 72 adet merdiven bulunur. Minare Uygur mimarı İbrahim tarafından bir ön-Safevî-İran desenli, bazılarına göre de Afgan desenli olarak yapılmıştır.25
Emin Minaresi, diğer Uygur camileri ve minareleri gibi, İslami geleneksel özelliklerle ve yerel Uygur mimari geleneklerinin birleşimini yansıtan bir yapıdadır.26 Cami, soğuk aylar için kapalı iç bölümü ile sıcak aylar için daha geniş olan dış bölüm olmak üzere iki bölümden oluşur. Dış bölümü zarif, uzun, seyrek, ince ağaç direklerle ve kirişler yardımı ile tavanı taşımaktadır.
Burana Kulesi, İpek Yolu üzerindeki Uygur başkenti Ordu-Balık şehrinde 9. yüzyıl sonlarında inşa edilmiştir. Daha sonra Karahanlıların da başkenti olan ve Balasagun adını alan şehirde, hem minare hem de gözetleme kulesi işlevlerini görmüştür.
Günümüzde Kırgızistan başkenti Bişkek'in 80 km doğusunda olan ve ilk inşa edildiğinde 45 metre yüksekliğinde olan kule, 15. yüzyıldaki depremde kısmen yıkılarak 25 metreye düşmüştür.2728
1970'lerdeki bir restorasyon çalışmasıyla onarılmış ve halka açık bir açık hava müzesi haline getirilmiştir.29
Uygur mimarisinden günümüze ulaşan pek fazla eser bulunmamaktadır. Gerçekleştirilen akademik çalışmalar da yeterli olmaktan uzaktır. Fakat görüldüğü kadarıyla Uygurların süsleme sanatı, Türk İslam sanatlarını oldukça etkilemiştir. Fresko duvar bezemeleri, kalemişi, tezhip, minyatür gibi sanatların da kaynağı olarak kabul edilmektedir. Alçı stupa süslemeler ve çini sanatının da kaynağı olmuştur. Uygur sanatı sadece teknik olarak değil üslup olarak da kullanılmış, farklı kompozisyonlarda izleri göze çarpmaktadır. Yine Uygur mimarisinde gördüğümüz kırlangıç üst örtü sistemi günümüzde de kullanılmaktadır. Çokgen ve dairevi kasnaklar üzerine oturtulan Uygur kubbeleri de Türk-İslam mimarisinde sıklıkla kullanılmakta olan kümbet ve türbe mimarilerinin öncülü sayılmaktadır.30
Orijinal kaynak: uygur mimarisi. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page